6 Ocak 2014 Pazartesi

Çeviriyi bir Facebook sayfası tarafından yapılmıştır. Ben de bunu bir Facebook sayfasından aldım. Ancak Çeviriyi onlar mı yaptı bilmiyorum. 





Ne düşündüğünüzü biliyorum, ne soracağınızı da! Percy Jackson, Times Meydanı’nın orta yerindeki bir reklam panosunda, pantolonun olmadan, üstüne üstlük düşüp ölme riskine rağmen neden öylece sallanıyorsun? Bunun için Apollon’u suçlayabilirsiniz, mzik, okçuluk ve şiir tanrısı. Yanı sıra başıma aptalca işler açma tanrısı da! Bu saçma ve son derece gereksiz felaket arkadaşım Kıvırcık’a doğum günü için birkaç konserve kutusu götürmemle başladı. Sanırım size bahsetmeyi unuttum –ne aptallık ama- ben bir yarı-tanrıyım. Babam Poseidon denizler tanrısı, kulağa havalı geliyor olabilir ama bu benim için hayatımın canavar saldırılarıyla dolu olması ve can sıkıcı, metroda yada matematik dersimin ortasında, en kötüsü de duş alırken bir anda karşımda belirivermeyi alışkanlık haline getirmiş Antik Yunan Tanrıları anlamına geliyor! (duş meselesi uzun hikaye, hiç sormayın!) Kıvırcık’ın doğum gününde tüm bu deliliklerden bir gün olsa bile uzak durabilip keyfini çıkaracağımı sanmıştım, ama tabii ki yanıldım!

 Kıvırcık ve kız arkadaşı Ardıç, Brooklyn’de, Prospect Heights denen bir yerde ağaç nimfeleriyle dans ederek ya da sincaplara serenat yaparak vakit geçiriyorlar. Kıvırcık bir Satir ve evet onun eğlence anlayışı da bu. Her Neyse kısa bir süreliğine onlarla takılıp sohbet ederek bu güzel güneşli havanın tadını çıkarmaya karar verdim. (ki bu çok da uzun sürmeyecek hevesimi kursağıma tıkıverecekti!) Kıvırcık sırıtarak teneke kutularını son ses çiğnerken nimfeler hangi parti oyununun oynanacağını tartışmaya başlamışlardı bile. Kıvırcık cebinden bir göz bağı çıkararak “insan kuyruğunu iğnele*” oynamayı önerdi. Bu oyun oldum olası bi garip gelmiştir bana. 

 Ama sonra aniden güneş hiç olmadığı kadar parlamaya ve hava rahatsız edici derecede sıcak olmaya başladı. Yirmi metre ötedeki çimenler tıpkı bir yılan gibi tıslamaya başlamış ve sis bulutu üzerimize çökmüştü. Sanki birisi büyük bir çamaşır makinesini sıkma durumuna getirmişti. Sis kalktı, karşımızda kim olsa beğenirsiniz ki? Tanrı Apollon önümüzde dikiliyordu!

 Şimdi, tanrılar asla oldukları şey gibi görünmezler aksi takdirde bu bizleri onlara tek bir bakışımızla küle çevirir. Her bir tanrı Dünya’ya indiğinde şekil değiştirir. Apollon ise her zaman genç bir delikanlı kılığına bürünmeyi tercih ediyor. Bu gün üzerinde dar, kalem kot pantolon, dar beyaz bir tişört ve yaldızlı Ray-Ban güneş gözlükleri vardı. Dalgalı, açık renk saçları havada parıltıyla uçuşuyordu. Gülümsediğinde ağaç nimfeleri bağırışıp kıkırdamaya başlamışlardı. “Aman tanrım,” dedi Kıvırcık; “bu hiç de iyiye işaret değil.”
“Percy Jacson!” Apollon üzerime ışık saçarak bana baktı.
 “Ve, ah, onun keçi arkadaşı!”
 “Adı Kıvırcık” dedim. 
“Ve biz biz tür izindeyiz Apollon, bu gün Kıvırcık’ın doğum günü.” 
“Mutlu Yıllar!” dedi Apollon, “İzinde olmanıza çok sevindim çünkü bu siz ikinizin küçük bir sorun için bana yardım etmeye zamanınız olduğu anlamına geliyor!” Tabii ki sorun küçük falan değildi. Ormanın kenarına ulaştığımızda Apollon bana baktı; “Size Chrysos Tragoudistes’i* gururla sunarım!”

 Parmaklarını şıklattı ve zeminden daha fazla sis fışkırmaya başladı. Birkaç dakika sonra 3 tane altın kadın karşımızda beliriverdi. Altın derken, cidden altındılar. Metalik derileri ışıltıyla parlıyordu. Kolsuz elbiselerinde iflasın eşiğine gelmiş bir fabrikayı ya da şirketi kurtarabilecek miktarda altın vardı. Önceden de yaşayan heykelleri –otomatonları- görmüştüm ve hemen hemen her karşılaşmamızda beni öldürmeye kalkmışlardı! “Vay be!” diyip birkaç adım geriledim. “Onların ne olduğunu söylemiştin? Chris-tragali-ya da her neyse işte?”
 “Chrysos Tragoudistes,” dedi Apollon; Altın Şarkıcılar, onlar benim yedek grubum.” Kıvırcık’a bunun şaka olup olmadığını anlamak için bir bakış attım. Fakat kıvırcık gülmüyordu, ağzı şaşkınlıktan bir karış açık kalmıştı. Bu altın kadınlar hayatında gördüğü en büyük, en ışıltılı ve en lezzetli metal teneke parçalarıydı! “Çok güzeller” dedi Kıvırcık, hipnotize olmuş gibiydi. Apollon gülümsedi, “Aslında onları alalı birkaç yüzyıl oldu. Şimdilerde onları sadece özel günlerde yanımda getiriyorum."
Kıvırcık’ın gözleri yaşarmıştı, “Onları doğum günüm için mi getirdin yani?”
 “Hayır seni aptal, bu gece Olimpos’ta bir konserim var. Herkes orada olacak ve ben eski favori parçalarım ile etkileyici bir performans sunacağım. Muhteşem olacak! Biliyorsunuzdur, solo kariyerimde gayet başarılıyım ama insanlar klasik ve koro tarzı parçalarımı da duymak istiyor. Hayalimdeki Daphne, Olimpos’a Merdiven, Güzel Yuva Atlantis! Büyüleyici bir gece olacak!" Tiksindirici bir şekilde bakmamaya son derece gayret gösteriyordum. Apollon’un şairliğine daha önce tanıklık etmiştim ama eğer müziği de şiiri kadar berbatsa bu, Rüzgar Tanrısı Aelous’un rüzgarlarından daha sert bir etki yaratacağa benziyordu…

 “Pekala” dedim gönülsüzce, “ Öyleyse problemin ne olduğunu sormamda bir sakınca var mı?”

 Apollon buruk buruk sırıttı. “Dinleyin…” 


 Kollarını altın şarkıcılara yöneltti, bir orkestra şefi gibi komut vermeye hazırlandı. Tek işaretiyle üçü de muhteşem bir uyum içinde şarkı söylemeye başladılar. Bu birkaç nota beni mutlulukla doldurmaya yetmişti. Ayakkabılarım olmadan bulutların üzerinde süzülüyor gibi hissetmiştim. “Manyak bir şeydi bu!” dememle Apollon yüzünü buruşturdu. 
“Sen buna güzel mi diyorsun? Burada sadece üçü var! Armonileri eksik! Tüm dörtlü olmadan sahneye çıkamam!” Kıvırcık sevinçten ağlamaya başlamıştı.
 “Mükemmeller!” dedi, ağzı hala açıktı. 
“Mükemmel falan değiller Bay Satir. Dördüne de ihtiyacım var aksi takdirde konserim mahvolur. Ne yazık ki dördüncü otomatonum bu sabah çekip gitti, tüm aramalarıma rağmen onu hiçbir yerde bulamadım.” Üç otomatona bakakaldım."
 “ İyi ama şarkıcın durup dururken nasıl ve niye gitsin ki?”
 “Garanti süreleri dolmuş.” diye açıkladı tanrı. “Hephaistos onları günümüzde çok daha önce yarattı. Gayet güzel çalışıyorlar fakat dün iki bin yıllık garanti süreleri sona erdi. Dördüncü çıldırdı ve bu büyük şehre doğru kotsu.”
 Bu sırada Manhattan’ı işaret ediyordu, “Doğal olarak Hephaistos’a şikayette bulundum ama o sakince; “Güzel, peki ek koruma paketi almış mıydın” dedi, ve ben de “Senin salak koruma paketine ihtiyacım falan yok! deyip çıktım gittim. O ise arkamdan bunun benim suçum olduğunu, eğer paketi o değerli parama kıyıp almış olsaydım böyle bir şeyin asla olmayacağını şimdi ise elimde numarası olan acil durum servis hattını arayıp otomatona ulaşabileceğimi ve…” 
“Heey, dur bir dakika.” Kafam iyice karışmıştı, “Eğer otomatonun nerede olduğunu biliyorsan neden kendin gidip onu bulup geri getirmiyorsun?”
 “Cidden zamanım yok ve bu akşam için prova yapmam gerek.” Burnuma bahane kokuları gelmişti. “Ayrıca şarkı listesi ve ses kontrolü de yapmalıyım, hem, siz kahramanlar bu işler içinsiniz öyle değil mi ?” “Tanrıların ayak işleri için koşuşturmak.” dedim bezmiş bir ifadeyle. 
“Aynen öyle!” dedi Apollon ellerini çırparak, “Sanırım şu anda tiyatro bölgesinde dolaşıp akustiği iyi olan bir yer arıyordur. Ben etrafta yokken kendini Hannah Montana gibi hissediyor! Siz ikiniz onu herhangi bir probleme sebep olmadan önce bulmalısınız, ve çabuk olun konser bu gece ve Manhattan çoook büyük. Kıvırcık çıkışmayı denedi.
“Yani şimdi bizden sen ses kontrolleri yaparken onu bulup geri getirmemizi mi istiyorsun?” 
“Bunu bir iyilik olarak da düşünebilirsin aslında, sadece benim için değil, bütün Manhattan ve içinde yaşayan insanlar için onu bulup getirmeniz lazım.”
 “Hayır!” dedi Kıvırcık, “Olamaz!” “Ne? Ne var?” dememle kafamda şimşekler çakıverdi! “Ciddi olamazsınız!” “Percy,” dedi Apollon içindeki azıcık ciddiyetle; “Eğer otomaton halk arasında şarkı söyleyecek olursa sonu olmayan bir kaosa sebep olur. Aşk şarkıları, ninniler, savaş şarkıları söyleyebilir ve bunları duyan her bir ölümlü….” Otomatonun Manhattan’ın ortasında şarkı söylediğini hayal ettim, insanları uyutabilir, aşık edebilir, daha kötüsü birbirleriyle ölümüne savaştırabilirdi!
 “Tamam, peki, kesinlikle durdurulması lazım.” dedim ama bir şey kafamı kurcalıyordu. “İyi ama neden biz?” “Sizi sevdim de ondan!” dedi Apollon kocaman bir gülümsemeyle. “Hem daha önce sirenlerle karşılaştınız, bu görev çok da farklı değil; sadece kulaklarınızı sıkıca kapatacaksınız! Arkadaşın kıvırcık bit Satir, onun müziğin büyüsüne karşı doğuştan direnci var, ek olarak o lir çalabiliyor!”
 “Ne liri?” demiş bulundum. Apollon parmaklarını şıklattı ve saniyeler sonra Kıvırcık hayatımda gördüğüm en ilginç enstrümanı ellerinde tutuyordu. Üstü kaplumbağa kabuğundandı. Artık kaplumbağalara hep bir acıma duygusu ile bakacaktım! Aletin yedi tane teli vardı.(İçimden bir ses onların kaplumbağa bağırsağı olduğunu söylüyordu! Bu ilginç telli çalgı bir arp ile ölü kaplumbağanın birleşimiydi.” 
“Vay be!” diye meleme ile bağırma karışımı bir ses çıkarıp liri yere düşürdü. “Çalamam, bu, oha, bu senin lirin!”
 “Ta kendisi!” Apollon sırıttı. “Bu benim doğar doğmaz yaptığım kendi lirim. Tabii ona zarar verirsen seni yakıp kül eder, küllerini de rüzgara savururum! Ama dikkatli davranacağına son derece eminim. Liri çalabilirsin, doğru mu? Kıvırcık cenaze marşlarını anımsatan birkaç ezgi çaldı. 

“Çalışmaya devam!” dedi Apollon. “Otomatonu yakalamak için lirimin büyüsüne ihtiyacınız olacak. Sen lir çalarken Percy onu oyalayıp kolayca yakalayabilir” dedi Apollon “Oyalamak mı?” bu fikir kulağa gittikçe daha da delice gelmeye başlamıştı. Otomatonu koskoca Manhattan’da nasıl bulacağımızı bile bilmezken, Apollon omzuma sanki her şey hallolmuş gibi bakarak vurdu. “Mükemmel!” dedi Apollon, “Benimle gün batımında Empire State binasında buluşun. O yada bu şekilde onu Hephaistos’a götürüp tamir etmesini sağlayacağım. Geç kalmayın, gösterimi bekletemem! Güneş tanrısı ve şarkıcıları sis bulutunun içinde geldikleri gibi kayboldular. “Ne doğum günü ama?!” dedi kıvırcık ve lirden birkaç acı melodi çaldı…

                                                                   -SON-

Çeviriyi bir Facebook sayfası tarafından yapılmıştır. Ben de bunu bir Facebook sayfasından aldım. Ancak Çeviriyi onlar mı yaptı bilmiyorum. 





Ne düşündüğünüzü biliyorum, ne soracağınızı da! Percy Jackson, Times Meydanı’nın orta yerindeki bir reklam panosunda, pantolonun olmadan, üstüne üstlük düşüp ölme riskine rağmen neden öylece sallanıyorsun? Bunun için Apollon’u suçlayabilirsiniz, mzik, okçuluk ve şiir tanrısı. Yanı sıra başıma aptalca işler açma tanrısı da! Bu saçma ve son derece gereksiz felaket arkadaşım Kıvırcık’a doğum günü için birkaç konserve kutusu götürmemle başladı. Sanırım size bahsetmeyi unuttum –ne aptallık ama- ben bir yarı-tanrıyım. Babam Poseidon denizler tanrısı, kulağa havalı geliyor olabilir ama bu benim için hayatımın canavar saldırılarıyla dolu olması ve can sıkıcı, metroda yada matematik dersimin ortasında, en kötüsü de duş alırken bir anda karşımda belirivermeyi alışkanlık haline getirmiş Antik Yunan Tanrıları anlamına geliyor! (duş meselesi uzun hikaye, hiç sormayın!) Kıvırcık’ın doğum gününde tüm bu deliliklerden bir gün olsa bile uzak durabilip keyfini çıkaracağımı sanmıştım, ama tabii ki yanıldım!

 Kıvırcık ve kız arkadaşı Ardıç, Brooklyn’de, Prospect Heights denen bir yerde ağaç nimfeleriyle dans ederek ya da sincaplara serenat yaparak vakit geçiriyorlar. Kıvırcık bir Satir ve evet onun eğlence anlayışı da bu. Her Neyse kısa bir süreliğine onlarla takılıp sohbet ederek bu güzel güneşli havanın tadını çıkarmaya karar verdim. (ki bu çok da uzun sürmeyecek hevesimi kursağıma tıkıverecekti!) Kıvırcık sırıtarak teneke kutularını son ses çiğnerken nimfeler hangi parti oyununun oynanacağını tartışmaya başlamışlardı bile. Kıvırcık cebinden bir göz bağı çıkararak “insan kuyruğunu iğnele*” oynamayı önerdi. Bu oyun oldum olası bi garip gelmiştir bana. 

 Ama sonra aniden güneş hiç olmadığı kadar parlamaya ve hava rahatsız edici derecede sıcak olmaya başladı. Yirmi metre ötedeki çimenler tıpkı bir yılan gibi tıslamaya başlamış ve sis bulutu üzerimize çökmüştü. Sanki birisi büyük bir çamaşır makinesini sıkma durumuna getirmişti. Sis kalktı, karşımızda kim olsa beğenirsiniz ki? Tanrı Apollon önümüzde dikiliyordu!

 Şimdi, tanrılar asla oldukları şey gibi görünmezler aksi takdirde bu bizleri onlara tek bir bakışımızla küle çevirir. Her bir tanrı Dünya’ya indiğinde şekil değiştirir. Apollon ise her zaman genç bir delikanlı kılığına bürünmeyi tercih ediyor. Bu gün üzerinde dar, kalem kot pantolon, dar beyaz bir tişört ve yaldızlı Ray-Ban güneş gözlükleri vardı. Dalgalı, açık renk saçları havada parıltıyla uçuşuyordu. Gülümsediğinde ağaç nimfeleri bağırışıp kıkırdamaya başlamışlardı. “Aman tanrım,” dedi Kıvırcık; “bu hiç de iyiye işaret değil.”
“Percy Jacson!” Apollon üzerime ışık saçarak bana baktı.
 “Ve, ah, onun keçi arkadaşı!”
 “Adı Kıvırcık” dedim. 
“Ve biz biz tür izindeyiz Apollon, bu gün Kıvırcık’ın doğum günü.” 
“Mutlu Yıllar!” dedi Apollon, “İzinde olmanıza çok sevindim çünkü bu siz ikinizin küçük bir sorun için bana yardım etmeye zamanınız olduğu anlamına geliyor!” Tabii ki sorun küçük falan değildi. Ormanın kenarına ulaştığımızda Apollon bana baktı; “Size Chrysos Tragoudistes’i* gururla sunarım!”

 Parmaklarını şıklattı ve zeminden daha fazla sis fışkırmaya başladı. Birkaç dakika sonra 3 tane altın kadın karşımızda beliriverdi. Altın derken, cidden altındılar. Metalik derileri ışıltıyla parlıyordu. Kolsuz elbiselerinde iflasın eşiğine gelmiş bir fabrikayı ya da şirketi kurtarabilecek miktarda altın vardı. Önceden de yaşayan heykelleri –otomatonları- görmüştüm ve hemen hemen her karşılaşmamızda beni öldürmeye kalkmışlardı! “Vay be!” diyip birkaç adım geriledim. “Onların ne olduğunu söylemiştin? Chris-tragali-ya da her neyse işte?”
 “Chrysos Tragoudistes,” dedi Apollon; Altın Şarkıcılar, onlar benim yedek grubum.” Kıvırcık’a bunun şaka olup olmadığını anlamak için bir bakış attım. Fakat kıvırcık gülmüyordu, ağzı şaşkınlıktan bir karış açık kalmıştı. Bu altın kadınlar hayatında gördüğü en büyük, en ışıltılı ve en lezzetli metal teneke parçalarıydı! “Çok güzeller” dedi Kıvırcık, hipnotize olmuş gibiydi. Apollon gülümsedi, “Aslında onları alalı birkaç yüzyıl oldu. Şimdilerde onları sadece özel günlerde yanımda getiriyorum."
Kıvırcık’ın gözleri yaşarmıştı, “Onları doğum günüm için mi getirdin yani?”
 “Hayır seni aptal, bu gece Olimpos’ta bir konserim var. Herkes orada olacak ve ben eski favori parçalarım ile etkileyici bir performans sunacağım. Muhteşem olacak! Biliyorsunuzdur, solo kariyerimde gayet başarılıyım ama insanlar klasik ve koro tarzı parçalarımı da duymak istiyor. Hayalimdeki Daphne, Olimpos’a Merdiven, Güzel Yuva Atlantis! Büyüleyici bir gece olacak!" Tiksindirici bir şekilde bakmamaya son derece gayret gösteriyordum. Apollon’un şairliğine daha önce tanıklık etmiştim ama eğer müziği de şiiri kadar berbatsa bu, Rüzgar Tanrısı Aelous’un rüzgarlarından daha sert bir etki yaratacağa benziyordu…

 “Pekala” dedim gönülsüzce, “ Öyleyse problemin ne olduğunu sormamda bir sakınca var mı?”

 Apollon buruk buruk sırıttı. “Dinleyin…” 


 Kollarını altın şarkıcılara yöneltti, bir orkestra şefi gibi komut vermeye hazırlandı. Tek işaretiyle üçü de muhteşem bir uyum içinde şarkı söylemeye başladılar. Bu birkaç nota beni mutlulukla doldurmaya yetmişti. Ayakkabılarım olmadan bulutların üzerinde süzülüyor gibi hissetmiştim. “Manyak bir şeydi bu!” dememle Apollon yüzünü buruşturdu. 
“Sen buna güzel mi diyorsun? Burada sadece üçü var! Armonileri eksik! Tüm dörtlü olmadan sahneye çıkamam!” Kıvırcık sevinçten ağlamaya başlamıştı.
 “Mükemmeller!” dedi, ağzı hala açıktı. 
“Mükemmel falan değiller Bay Satir. Dördüne de ihtiyacım var aksi takdirde konserim mahvolur. Ne yazık ki dördüncü otomatonum bu sabah çekip gitti, tüm aramalarıma rağmen onu hiçbir yerde bulamadım.” Üç otomatona bakakaldım."
 “ İyi ama şarkıcın durup dururken nasıl ve niye gitsin ki?”
 “Garanti süreleri dolmuş.” diye açıkladı tanrı. “Hephaistos onları günümüzde çok daha önce yarattı. Gayet güzel çalışıyorlar fakat dün iki bin yıllık garanti süreleri sona erdi. Dördüncü çıldırdı ve bu büyük şehre doğru kotsu.”
 Bu sırada Manhattan’ı işaret ediyordu, “Doğal olarak Hephaistos’a şikayette bulundum ama o sakince; “Güzel, peki ek koruma paketi almış mıydın” dedi, ve ben de “Senin salak koruma paketine ihtiyacım falan yok! deyip çıktım gittim. O ise arkamdan bunun benim suçum olduğunu, eğer paketi o değerli parama kıyıp almış olsaydım böyle bir şeyin asla olmayacağını şimdi ise elimde numarası olan acil durum servis hattını arayıp otomatona ulaşabileceğimi ve…” 
“Heey, dur bir dakika.” Kafam iyice karışmıştı, “Eğer otomatonun nerede olduğunu biliyorsan neden kendin gidip onu bulup geri getirmiyorsun?”
 “Cidden zamanım yok ve bu akşam için prova yapmam gerek.” Burnuma bahane kokuları gelmişti. “Ayrıca şarkı listesi ve ses kontrolü de yapmalıyım, hem, siz kahramanlar bu işler içinsiniz öyle değil mi ?” “Tanrıların ayak işleri için koşuşturmak.” dedim bezmiş bir ifadeyle. 
“Aynen öyle!” dedi Apollon ellerini çırparak, “Sanırım şu anda tiyatro bölgesinde dolaşıp akustiği iyi olan bir yer arıyordur. Ben etrafta yokken kendini Hannah Montana gibi hissediyor! Siz ikiniz onu herhangi bir probleme sebep olmadan önce bulmalısınız, ve çabuk olun konser bu gece ve Manhattan çoook büyük. Kıvırcık çıkışmayı denedi.
“Yani şimdi bizden sen ses kontrolleri yaparken onu bulup geri getirmemizi mi istiyorsun?” 
“Bunu bir iyilik olarak da düşünebilirsin aslında, sadece benim için değil, bütün Manhattan ve içinde yaşayan insanlar için onu bulup getirmeniz lazım.”
 “Hayır!” dedi Kıvırcık, “Olamaz!” “Ne? Ne var?” dememle kafamda şimşekler çakıverdi! “Ciddi olamazsınız!” “Percy,” dedi Apollon içindeki azıcık ciddiyetle; “Eğer otomaton halk arasında şarkı söyleyecek olursa sonu olmayan bir kaosa sebep olur. Aşk şarkıları, ninniler, savaş şarkıları söyleyebilir ve bunları duyan her bir ölümlü….” Otomatonun Manhattan’ın ortasında şarkı söylediğini hayal ettim, insanları uyutabilir, aşık edebilir, daha kötüsü birbirleriyle ölümüne savaştırabilirdi!
 “Tamam, peki, kesinlikle durdurulması lazım.” dedim ama bir şey kafamı kurcalıyordu. “İyi ama neden biz?” “Sizi sevdim de ondan!” dedi Apollon kocaman bir gülümsemeyle. “Hem daha önce sirenlerle karşılaştınız, bu görev çok da farklı değil; sadece kulaklarınızı sıkıca kapatacaksınız! Arkadaşın kıvırcık bit Satir, onun müziğin büyüsüne karşı doğuştan direnci var, ek olarak o lir çalabiliyor!”
 “Ne liri?” demiş bulundum. Apollon parmaklarını şıklattı ve saniyeler sonra Kıvırcık hayatımda gördüğüm en ilginç enstrümanı ellerinde tutuyordu. Üstü kaplumbağa kabuğundandı. Artık kaplumbağalara hep bir acıma duygusu ile bakacaktım! Aletin yedi tane teli vardı.(İçimden bir ses onların kaplumbağa bağırsağı olduğunu söylüyordu! Bu ilginç telli çalgı bir arp ile ölü kaplumbağanın birleşimiydi.” 
“Vay be!” diye meleme ile bağırma karışımı bir ses çıkarıp liri yere düşürdü. “Çalamam, bu, oha, bu senin lirin!”
 “Ta kendisi!” Apollon sırıttı. “Bu benim doğar doğmaz yaptığım kendi lirim. Tabii ona zarar verirsen seni yakıp kül eder, küllerini de rüzgara savururum! Ama dikkatli davranacağına son derece eminim. Liri çalabilirsin, doğru mu? Kıvırcık cenaze marşlarını anımsatan birkaç ezgi çaldı. 

“Çalışmaya devam!” dedi Apollon. “Otomatonu yakalamak için lirimin büyüsüne ihtiyacınız olacak. Sen lir çalarken Percy onu oyalayıp kolayca yakalayabilir” dedi Apollon “Oyalamak mı?” bu fikir kulağa gittikçe daha da delice gelmeye başlamıştı. Otomatonu koskoca Manhattan’da nasıl bulacağımızı bile bilmezken, Apollon omzuma sanki her şey hallolmuş gibi bakarak vurdu. “Mükemmel!” dedi Apollon, “Benimle gün batımında Empire State binasında buluşun. O yada bu şekilde onu Hephaistos’a götürüp tamir etmesini sağlayacağım. Geç kalmayın, gösterimi bekletemem! Güneş tanrısı ve şarkıcıları sis bulutunun içinde geldikleri gibi kayboldular. “Ne doğum günü ama?!” dedi kıvırcık ve lirden birkaç acı melodi çaldı…

                                                                   -SON-

E-Book arşivine başladım. Sadece favorilerimle dolduracağım, yani çoğalsın diye kitap koymayacağım. Yakında Vampire Diaries, Alacakaranlık (ya da vazgeçtim.) Game Of Thrones,Narnia Günlükleri,Spiderwick Günceleri falan da ekleyeceğim. Biraz daha çoğalınca forumda da paylaşırım. Eğer bir bölüm moderatörü kendi bölümünün E-Book'larını isterse ÖM yoluyla yollayabilirim :D Bu da Screenshot;

E-Book arşivine başladım. Sadece favorilerimle dolduracağım, yani çoğalsın diye kitap koymayacağım. Yakında Vampire Diaries, Alacakaranlık (ya da vazgeçtim.) Game Of Thrones,Narnia Günlükleri,Spiderwick Günceleri falan da ekleyeceğim. Biraz daha çoğalınca forumda da paylaşırım. Eğer bir bölüm moderatörü kendi bölümünün E-Book'larını isterse ÖM yoluyla yollayabilirim :D Bu da Screenshot;


Peverell kardeşlerin soyunun uzandığı kişiler;

En Küçük kardeşin soyu;
En küçük kardeşin soyu birkaç nesildir Potter'lar tarafından sürüyor... Görünmezlik Pelerini birkaç nesildir Potter'larda demek bu da..
Ortanca Kardeşin Soyu;
Harry'nin 6. kitapta dediği gibi; "Marvolo Gaunt safkan olmayı kraliyet ailesinden olmak gibi bir şey olarak görüyordu.." ve yüzüğü de ailenin amblemi olarak kabul etmeye dünden razıydı. Ayrıca bir cümlede yüzüğün asırlardır Gaunt'lar arasında (tıpkı Slytherin'in madalyonu gibi) dolaştığı söyleniyordu.. Bu da Harry ile LV'in bir kaç nesil önce doğsalardı birbiriyle kuzen olacağını yani akraba olduklarını gösterir.. Bilindiği gibi Harry en küçük, LV ise ortanca kardeşi torunu...
En Büyük Kardeşin Soyu;
Mürver asa'yı almak isteyen sarhoş büyücü en büyük kardeşin boğazını kestiği için, bu kardeşi soyu kurumuştur..

JK bir açıklama yapmadı.. Ama ben bunu tamamen mantığımla söylüyorum.. Eğer yüzük, Gaunt'lara Peverell'lerden kaldıysa ki öyle onlar bir Peverell, ve aynı Gaunt'lar Slytherin'in soyundan olduğu için, Pevereller,Slytherin soyundan.. Harry de bir Peverell olduğu için Harry Salazar Slytherin'in torunudur.. Gryffindor'un soyundan değildir.. Eğer Harry, Slytherin okuldayken Hogwarts'a gelseydi; Salazar torununu binasına alacaktı veya melez kan olduğu için onu öldürecekti..

Not: Yazıyı kesinlikle alıntı etmedim.. Tamamen kendi yazım internette başka yerde de bulamazsınız.. Az önce Harry'in Slytherin'in soyundan olduğunu açıkladım... İnanamıyorum.. Umarım okursunuz :)


Peverell kardeşlerin soyunun uzandığı kişiler;

En Küçük kardeşin soyu;
En küçük kardeşin soyu birkaç nesildir Potter'lar tarafından sürüyor... Görünmezlik Pelerini birkaç nesildir Potter'larda demek bu da..
Ortanca Kardeşin Soyu;
Harry'nin 6. kitapta dediği gibi; "Marvolo Gaunt safkan olmayı kraliyet ailesinden olmak gibi bir şey olarak görüyordu.." ve yüzüğü de ailenin amblemi olarak kabul etmeye dünden razıydı. Ayrıca bir cümlede yüzüğün asırlardır Gaunt'lar arasında (tıpkı Slytherin'in madalyonu gibi) dolaştığı söyleniyordu.. Bu da Harry ile LV'in bir kaç nesil önce doğsalardı birbiriyle kuzen olacağını yani akraba olduklarını gösterir.. Bilindiği gibi Harry en küçük, LV ise ortanca kardeşi torunu...
En Büyük Kardeşin Soyu;
Mürver asa'yı almak isteyen sarhoş büyücü en büyük kardeşin boğazını kestiği için, bu kardeşi soyu kurumuştur..

JK bir açıklama yapmadı.. Ama ben bunu tamamen mantığımla söylüyorum.. Eğer yüzük, Gaunt'lara Peverell'lerden kaldıysa ki öyle onlar bir Peverell, ve aynı Gaunt'lar Slytherin'in soyundan olduğu için, Pevereller,Slytherin soyundan.. Harry de bir Peverell olduğu için Harry Salazar Slytherin'in torunudur.. Gryffindor'un soyundan değildir.. Eğer Harry, Slytherin okuldayken Hogwarts'a gelseydi; Salazar torununu binasına alacaktı veya melez kan olduğu için onu öldürecekti..

Not: Yazıyı kesinlikle alıntı etmedim.. Tamamen kendi yazım internette başka yerde de bulamazsınız.. Az önce Harry'in Slytherin'in soyundan olduğunu açıkladım... İnanamıyorum.. Umarım okursunuz :)

James, babasının hep hayranı olmuş bir çocuk olarak büyüdü. Gryffindor'a girmeyi istemesinin sebebi de bu olarak gösterilebilir.

"Babam gibi." dedi havaya görünmez bir kılıç kaldırarak. (ÖY)

James okulun ilk yıllarında çetesi olan Çapulcular ile birlikte okulun haylazı oluyor. Çapulcular Hogwarts'ta bizim bilmediğimiz yılları Harry,Ron ve Hermione'si sadece daha az belaya bulaşıyorlar. Daha çok şımarıklar.. Şımarık deyince o yıllarda insanların aklına gelen ilk kişi James Potter. Potter Quidditch'de profesyonel olmasına rağmen, ukala tavırları nedeniyle gerçekten bir şeyler hissettiği kız hariç her kızı peşinden koşturuyor. Ayrıca biz Felsefe Taşı filminde James Potter'ın Quidditch şampiyonu olduğunu da biliyoruz.

James Potter ile Severus Snape'in okul yılları birbiriyle çakışır. Birbirleriyle tanıştıkları ilk günden beri Sirius ile birlikte Severus'a büyük bir nefret duyar. Ki bu nefret bence onun ölümüne neden olur. Eğer Snape ile kavga etmeyip dost olmaya çalışsaydı, Snape'in içinde sonradan ortaya çıkan Gryffindor ruhunu ortaya çıkarabilirdi. 

Bunun dışında James'in çok iyi bir biçim değiştirme öğrencisi olduğu ile ilgili bazı yazılar var. (Pottermore dahil.) Derslerinde de çok başarılıydı. Hatta zor olanı başararak genç yaşta Animagus oldu.

James'in 7. sınıfa kadar süren ukalalığı ve her zaman onunla olan kibirliliği onun zayıf yönüdür bununla beraber James'in çok güçlü yanları da vardı: Dostluk

"Sende onu görüyorum Harry." (ZAY)

diyor Sirius bu aslında Harry'in davranışlarına bakarsak James'in az önce bahsettiğim özelliğini destekliyor. Ancak şu söz daha uygun:

"James de arkadaşlarına ihanet edenlere hain gözüyle bakardı."(ZAY) 

Arkadaşlarını o kadar severdi ki James, bir kurtadamla birlikte aynı odada kaldı. Bu onun cesaret yönünü değil dostlarına olan saygısını gösteriyor. Mesela ben olsaydım, doğrudan ispiyonlardım. Ama o bir Animagus'a dönüşerek onu korudu. Onu ve diğer Hogwarts'lı öğrencileri korudu. Evet James Potter sırf arkadaşını ispiyonlamamak için bir Animagus'a dönüştü..

James'in hayatına dönücek olursak Lily ile "7. sınıfta çıkmaya başladılar ve sonra da evlendiler." (ZAY) lafı ağzımdan aldın. Sirius.. :) Evet Sirius'un da dediği gibi Lily tercihini Snape'ten değil James'ten (Lilly Evans yazımı bekleyin.) yana kullandı. Snape ise "Always." (ÖY) diyecek kadar aşık olduğu Lily'sinden yoksun kalmış oldu. Ve elinde olan her şey gitti. Ona yeni şeyleri veren LV oldu... Artık hayalleri gerçekleşiyordu.. Lily'den de çok sevdiği ölüm yiyenliğe artık kavuşmuştu. Lord'una yaptığı hizmetlerden en önemlisi, onun doğru yolu bulmasına ve aynı zamanda ölmesine neden oldu.

Bu sırada James de Zümrüdüanka Yoldaşlığı denilen gizli bir örgüte üye oldu. Böylelikle o zamanın en önemli olaylarından olan "LV yıkımlarının" nerede olduğuyla ilgili bilgi topluyordu. Ta ki Dumbledore ona kehanetin bir ölüm yiyen tarafından sızdırıldığını düşündüğünü söyleyene dek, artık James Potter için saklanma dönemi başlıyordu.. Saklama ve Saklanma Dönemi..

ZAY'daki bir grup en iyi yöntem olarak Fidelius büyüsünü önerdi.. Korunulacak kişi Harry ve Potter'lar olacağından Vaftiz baba Sirius Black bu işe soyundu. Ancak büyü yapılmadan önce Sirius,LV'in; ondan ve Remus'tan şüphelenebileceğini,bu yüzden sır tutucunun Peter olması gerektiğini söyledi. Sır Tutucu Pettigrew ise ihanet etti. 
Bence Peter yakalanmaktan korkuyordu. Ve bu bilgiyi LV'ye verirse onu her halükarda affedeceğini düşündü. Sonuç olarak ise James ve Lily Potter o gün hayatını kaybetti.

James, babasının hep hayranı olmuş bir çocuk olarak büyüdü. Gryffindor'a girmeyi istemesinin sebebi de bu olarak gösterilebilir.

"Babam gibi." dedi havaya görünmez bir kılıç kaldırarak. (ÖY)

James okulun ilk yıllarında çetesi olan Çapulcular ile birlikte okulun haylazı oluyor. Çapulcular Hogwarts'ta bizim bilmediğimiz yılları Harry,Ron ve Hermione'si sadece daha az belaya bulaşıyorlar. Daha çok şımarıklar.. Şımarık deyince o yıllarda insanların aklına gelen ilk kişi James Potter. Potter Quidditch'de profesyonel olmasına rağmen, ukala tavırları nedeniyle gerçekten bir şeyler hissettiği kız hariç her kızı peşinden koşturuyor. Ayrıca biz Felsefe Taşı filminde James Potter'ın Quidditch şampiyonu olduğunu da biliyoruz.

James Potter ile Severus Snape'in okul yılları birbiriyle çakışır. Birbirleriyle tanıştıkları ilk günden beri Sirius ile birlikte Severus'a büyük bir nefret duyar. Ki bu nefret bence onun ölümüne neden olur. Eğer Snape ile kavga etmeyip dost olmaya çalışsaydı, Snape'in içinde sonradan ortaya çıkan Gryffindor ruhunu ortaya çıkarabilirdi. 

Bunun dışında James'in çok iyi bir biçim değiştirme öğrencisi olduğu ile ilgili bazı yazılar var. (Pottermore dahil.) Derslerinde de çok başarılıydı. Hatta zor olanı başararak genç yaşta Animagus oldu.

James'in 7. sınıfa kadar süren ukalalığı ve her zaman onunla olan kibirliliği onun zayıf yönüdür bununla beraber James'in çok güçlü yanları da vardı: Dostluk

"Sende onu görüyorum Harry." (ZAY)

diyor Sirius bu aslında Harry'in davranışlarına bakarsak James'in az önce bahsettiğim özelliğini destekliyor. Ancak şu söz daha uygun:

"James de arkadaşlarına ihanet edenlere hain gözüyle bakardı."(ZAY) 

Arkadaşlarını o kadar severdi ki James, bir kurtadamla birlikte aynı odada kaldı. Bu onun cesaret yönünü değil dostlarına olan saygısını gösteriyor. Mesela ben olsaydım, doğrudan ispiyonlardım. Ama o bir Animagus'a dönüşerek onu korudu. Onu ve diğer Hogwarts'lı öğrencileri korudu. Evet James Potter sırf arkadaşını ispiyonlamamak için bir Animagus'a dönüştü..

James'in hayatına dönücek olursak Lily ile "7. sınıfta çıkmaya başladılar ve sonra da evlendiler." (ZAY) lafı ağzımdan aldın. Sirius.. :) Evet Sirius'un da dediği gibi Lily tercihini Snape'ten değil James'ten (Lilly Evans yazımı bekleyin.) yana kullandı. Snape ise "Always." (ÖY) diyecek kadar aşık olduğu Lily'sinden yoksun kalmış oldu. Ve elinde olan her şey gitti. Ona yeni şeyleri veren LV oldu... Artık hayalleri gerçekleşiyordu.. Lily'den de çok sevdiği ölüm yiyenliğe artık kavuşmuştu. Lord'una yaptığı hizmetlerden en önemlisi, onun doğru yolu bulmasına ve aynı zamanda ölmesine neden oldu.

Bu sırada James de Zümrüdüanka Yoldaşlığı denilen gizli bir örgüte üye oldu. Böylelikle o zamanın en önemli olaylarından olan "LV yıkımlarının" nerede olduğuyla ilgili bilgi topluyordu. Ta ki Dumbledore ona kehanetin bir ölüm yiyen tarafından sızdırıldığını düşündüğünü söyleyene dek, artık James Potter için saklanma dönemi başlıyordu.. Saklama ve Saklanma Dönemi..

ZAY'daki bir grup en iyi yöntem olarak Fidelius büyüsünü önerdi.. Korunulacak kişi Harry ve Potter'lar olacağından Vaftiz baba Sirius Black bu işe soyundu. Ancak büyü yapılmadan önce Sirius,LV'in; ondan ve Remus'tan şüphelenebileceğini,bu yüzden sır tutucunun Peter olması gerektiğini söyledi. Sır Tutucu Pettigrew ise ihanet etti. 
Bence Peter yakalanmaktan korkuyordu. Ve bu bilgiyi LV'ye verirse onu her halükarda affedeceğini düşündü. Sonuç olarak ise James ve Lily Potter o gün hayatını kaybetti.

Bir çok kaynakta ilk çatalağız olarak Slytherin verilir.. Sanırım filmde de böyle deniyor.. Ama kitapta yok.. Film yanlış demiyorum sadece Hermione'nin evleneceği çocuğa sarılmak yerine sadece elini sıktığını gösteren bir kaynak asla kaynak değildir diyorum.. İşte en yeni mantığım..

Slytherin 900'lü yıllarda bir basilisk yetiştiriyor.. Sorun yok bu kısımda..
FCNNY'ye göre ilk basilisk bir çatalağız olan Yunanlı Hain Herpo tarafından yetiştirilmiştir.. Bu bilginin dönem şartlarında İngiltere'ye ulaşma sürecini göz önünde alırsak ilk Çatalağız Slytherin değil.. Şimdi büyücüdür hemen cisimlenmiştir demeyin. Cisimlenmek öyle kolay bir iş değil, hatta bir mesafe lazım ama Yunanistan-İngiltere mesafesi cisimlenilecek gibi değil.. ÇBQ'daki süpürgenin modernleşmesi bilgisine göre Yunanistan'a yaklaşmak için bir süpürge de yok.. Ayrıca ZAY'daki bilgiye göre Yunanistan'ı görmemiş birisinin oraya ışınlanması da imkansız.. Yani Salazar Slytherin ilk çatalağız değil.. Mantığını dinleyen nadir Slytherin'lerden birisi ProSensinO bu konuya da açıklık getirmiş oluyor :)

Bir çok kaynakta ilk çatalağız olarak Slytherin verilir.. Sanırım filmde de böyle deniyor.. Ama kitapta yok.. Film yanlış demiyorum sadece Hermione'nin evleneceği çocuğa sarılmak yerine sadece elini sıktığını gösteren bir kaynak asla kaynak değildir diyorum.. İşte en yeni mantığım..

Slytherin 900'lü yıllarda bir basilisk yetiştiriyor.. Sorun yok bu kısımda..
FCNNY'ye göre ilk basilisk bir çatalağız olan Yunanlı Hain Herpo tarafından yetiştirilmiştir.. Bu bilginin dönem şartlarında İngiltere'ye ulaşma sürecini göz önünde alırsak ilk Çatalağız Slytherin değil.. Şimdi büyücüdür hemen cisimlenmiştir demeyin. Cisimlenmek öyle kolay bir iş değil, hatta bir mesafe lazım ama Yunanistan-İngiltere mesafesi cisimlenilecek gibi değil.. ÇBQ'daki süpürgenin modernleşmesi bilgisine göre Yunanistan'a yaklaşmak için bir süpürge de yok.. Ayrıca ZAY'daki bilgiye göre Yunanistan'ı görmemiş birisinin oraya ışınlanması da imkansız.. Yani Salazar Slytherin ilk çatalağız değil.. Mantığını dinleyen nadir Slytherin'lerden birisi ProSensinO bu konuya da açıklık getirmiş oluyor :)

Öncelikle Lily'in ölümü ile ilgili konuya bakmak için tıklayınız.


Lily bilindiği üzere Petunia Evans'ın kardeşidir. Ve araları bilindiği gibi araları kötü değildir. Sadece Severus Snape'in, Lily'e verdiği bir tüyo üzerine araları bozulmuştur. Ondan sonra da kardeşini ve çocuğunu hep sevmiş ancak tıpkı Severus'un, Harry'e yaptığı gibi bunu içine gömmüştür. Elimde somut kanıtlar var, isterseniz gösterebilirim.


Lily bir muggle-doğumlu olmasına rağmen tüm öğretmenleri tarafından sevilmiştir. Özellikle Profesör Slughorn'un ona hayranlık duyduğu bilinir. Ayrıca asasının tılsım konusunda başarılı olduğu ile ilgili bazı kaynaklar olsa da bu yalandır. Lily zaten çok başarılı bir öğrenciydi ve "asalar sadece onu kullanan kişi kadar güçlüdürler."(ZAY) Hermione'nin dediği gibi. Sadece hiddetli anlarda lanet yapma isteği insanlarda yoğunlaşır ve daha rahat odaklanır bu yüzden LV oldukça iyi lanetler yapıyordu ve onun asasının lanetler konusunda iyi bir yanı varmış gibi göründü.. Edit: (Dürüst olmak gerekirse LV'in asası gerçekten iyiydi bu Pottermore tarafından kanıtlanmış bir gerçek.)
Lily'i fiziksel olarak betimleyecek pek fazla kaynak yok, ancak "Harry.. babana benziyorsun.. gözlerin hariç onları annenden almışsın."




Lily insanların hepsine değer verirdi.. Ona hayatını değiştiricek tüyolar veren Severus'a o sıralar kavgalı olduğu ablası Petunia'ya istemeden yaptığı bir büyü yüzünden kızması bunlardan birisidir.


 Ayrıca James ve Sirius'a da trendeki küstahça davranışlarından dolayı çok kızmıştır. James'in kendini beğenmiş bir Quidditch oyuncusu olması tam 6 yı boyunca ondan nefret etmesine neden olmuştur. James büyüyüp artık küstah olmayan bir çocuk olunca ki bu 7 yıl sürmüştür; onunla çıkmaya başladı. Tahminen Severus da Lily'in yavaş yavaş James'ten hoşlanmaya başladığını farkedip harekete geçmek istemiştir. Ama Lily, James'i;Severus'a tercih etmiştir. James bir gün Sirius'u neşelendirmek için Sümsükus ile dalga geçmeye çalışmıştır. Lily, Severus'u kurtarmaya çalışacakken Severus "...asla affedilmeyen o kelimeyi..." yani bulanık'ı Lily'in yüzüne söylemiştir. (Ayrıntılı bilgi ZAY 28. Bölüm Snape'in en kötü anısı) Zaten Avery ve Mulciber yüzünden araları açılmış olan Lily ve Severus belki de bu olayla sonsuza dek birbirlerine küsmüştür.


James ile çıkmaya başladıktan bir süre sonra (En azından okulun bitmesini beklediklerini biliyoruz.) evlenmişlerdir. O yüzyılın en karanlık büyücüsünden birisi olan LV ile savaşmak üzere kocasıyla birlikte Zümrüdüanka Yoldaşlığı (EN Order of Phoenix) adlı gizli bir örgüte üye olmuşlardır. LV'in ölümüyle ilgili bir kehanetin sızdırıldığını düşünen Dumbledore tarafından bilgilendirildikten sonra oğulları Harry veya yine yoldaşlık üyesi olan Frank&Alice Longbottom'ın oğluNeville'ın LV'yi öldürecek güce sahip olabileceğini ve eğer bu bilgi LV'in kulağına gittiyse oğullarını öldürmeye çalışacağı için saklanırlar ve Fidelius büyüsüyle gizlenirler... Ve buradan çıkmazlar.. Sadece Sirius ile bazı mektuplaşmaları olmuştur bir tanesi aşağıdadır:

Sevgili Patiayak,

Harry'in doğum günü hediyesi için teşekkürler. Şimdiye kadarki en sevdiği hediye oldu. Bir yaşında ama şimdiden ortalıkta bir oyuncak süpürge ile geziyor. Halinden çok memnun.Bir resim gönderiyorum ki göresin. Senin de bildiğin gibi yerden sadece yarım metre yükselebiliyor ama kediyi neredeyse öldürüyordu. Ve Petunia'nın bana Noel'de yolladığı berbat bir vazoyu kırdı (kötü oldu diyemem.)Tabi ki James çok komik olduğunu düşündü.Mükemmel bir Quidditch oyuncusu olacağını söylüyor.Ancak başladığında bütün süs eşyalarını kaldırıp onu izlememiz gerekti.

Çok sade bir doğum günü çayı yaptık. Sadece biz ve bize hep yardımcı olan Harry'in üzerine titreyen ihtiyar Bathilda.. Gelemediğin için çok üzüldük. Ancak yoldaşlık önce gelir! Ve Harry doğum gününü bilmiyor, küçük. James buraya tıkıldığı için sinirli. Çaktırmamaya çalışıyor, ama ben anlayabiliyorum.- Üstelik görünmezlik pelerini hala Dumbledore'da. Yani küçük çaplı gezintiler de yapamıyor.Eğer misafirliğe gelseydin bu onu çok mutlu ederdi. Kılkuyruk da geçen hafta sonu buradaydı. Sanki biraz üzgündü. Ancak sanırım McKinnons'lar hakkındaki haberdendir. Duyduğum akşam sürekli ağladım.

Bathilda bir çok gün geliyor. Dumbledore hakkında etkileyici hikayeleri olan etkiliyici bir yaşlı. Eğer bilseydi acaba sevinir miydi? Bilmiyorum. Çünkü çok ilginç geliyor Dumbledore'un bir zamanlar Grindelwald ile arkadaş olduğuna inanmak. ******

Sevgilerle Lily
Çeviremedim o kısmı **** dedim. Kusura bakmayın.
 Okuldayken James'in beraber takıldığı 4 kişilik arkadaş grubu "Çapulcular"ın üyelerinden Peter Pettigrew  sır tutuculuğunu bozması üzerine gafil avlanan Lily, James öldükten sonra yanlış hatırlamıyorsam asasız olarak veya asasını eline almadan ve hatta belki kendisinin bile farkında olmadan yaptığı bir koruma büyüsüyle Harry'i koruyarak öldü.

Edit: LV says; "Onu oyalamak? Elinde bir asası bile yokken. Laneti...." Bu yüzden sanırım Lily asasızdı. Burada bahsettiği James'di ama yine şöyle bir cümle vardı: "ne kadar aptaldılar, ne kadar itimat sahibi, güvenliklerinin dostlarına bağlı olduğunu, silahların bir an için bile olsa bırakılabileceğini düşünüyorlardı..." burada ise çoğunluk belirtiyor.. Yani asasız bir şekilde (ki bu imkansız.) veya asası elinde değilken (sessiz büyüyü yapamayacak kadar büyük bir şok yaşıyordu.) yani büyük bir oranla farkında bile olmadan sadece sevgiden yapılmış bir kalkandı bu.

Öncelikle Lily'in ölümü ile ilgili konuya bakmak için tıklayınız.


Lily bilindiği üzere Petunia Evans'ın kardeşidir. Ve araları bilindiği gibi araları kötü değildir. Sadece Severus Snape'in, Lily'e verdiği bir tüyo üzerine araları bozulmuştur. Ondan sonra da kardeşini ve çocuğunu hep sevmiş ancak tıpkı Severus'un, Harry'e yaptığı gibi bunu içine gömmüştür. Elimde somut kanıtlar var, isterseniz gösterebilirim.


Lily bir muggle-doğumlu olmasına rağmen tüm öğretmenleri tarafından sevilmiştir. Özellikle Profesör Slughorn'un ona hayranlık duyduğu bilinir. Ayrıca asasının tılsım konusunda başarılı olduğu ile ilgili bazı kaynaklar olsa da bu yalandır. Lily zaten çok başarılı bir öğrenciydi ve "asalar sadece onu kullanan kişi kadar güçlüdürler."(ZAY) Hermione'nin dediği gibi. Sadece hiddetli anlarda lanet yapma isteği insanlarda yoğunlaşır ve daha rahat odaklanır bu yüzden LV oldukça iyi lanetler yapıyordu ve onun asasının lanetler konusunda iyi bir yanı varmış gibi göründü.. Edit: (Dürüst olmak gerekirse LV'in asası gerçekten iyiydi bu Pottermore tarafından kanıtlanmış bir gerçek.)
Lily'i fiziksel olarak betimleyecek pek fazla kaynak yok, ancak "Harry.. babana benziyorsun.. gözlerin hariç onları annenden almışsın."




Lily insanların hepsine değer verirdi.. Ona hayatını değiştiricek tüyolar veren Severus'a o sıralar kavgalı olduğu ablası Petunia'ya istemeden yaptığı bir büyü yüzünden kızması bunlardan birisidir.


 Ayrıca James ve Sirius'a da trendeki küstahça davranışlarından dolayı çok kızmıştır. James'in kendini beğenmiş bir Quidditch oyuncusu olması tam 6 yı boyunca ondan nefret etmesine neden olmuştur. James büyüyüp artık küstah olmayan bir çocuk olunca ki bu 7 yıl sürmüştür; onunla çıkmaya başladı. Tahminen Severus da Lily'in yavaş yavaş James'ten hoşlanmaya başladığını farkedip harekete geçmek istemiştir. Ama Lily, James'i;Severus'a tercih etmiştir. James bir gün Sirius'u neşelendirmek için Sümsükus ile dalga geçmeye çalışmıştır. Lily, Severus'u kurtarmaya çalışacakken Severus "...asla affedilmeyen o kelimeyi..." yani bulanık'ı Lily'in yüzüne söylemiştir. (Ayrıntılı bilgi ZAY 28. Bölüm Snape'in en kötü anısı) Zaten Avery ve Mulciber yüzünden araları açılmış olan Lily ve Severus belki de bu olayla sonsuza dek birbirlerine küsmüştür.


James ile çıkmaya başladıktan bir süre sonra (En azından okulun bitmesini beklediklerini biliyoruz.) evlenmişlerdir. O yüzyılın en karanlık büyücüsünden birisi olan LV ile savaşmak üzere kocasıyla birlikte Zümrüdüanka Yoldaşlığı (EN Order of Phoenix) adlı gizli bir örgüte üye olmuşlardır. LV'in ölümüyle ilgili bir kehanetin sızdırıldığını düşünen Dumbledore tarafından bilgilendirildikten sonra oğulları Harry veya yine yoldaşlık üyesi olan Frank&Alice Longbottom'ın oğluNeville'ın LV'yi öldürecek güce sahip olabileceğini ve eğer bu bilgi LV'in kulağına gittiyse oğullarını öldürmeye çalışacağı için saklanırlar ve Fidelius büyüsüyle gizlenirler... Ve buradan çıkmazlar.. Sadece Sirius ile bazı mektuplaşmaları olmuştur bir tanesi aşağıdadır:

Sevgili Patiayak,

Harry'in doğum günü hediyesi için teşekkürler. Şimdiye kadarki en sevdiği hediye oldu. Bir yaşında ama şimdiden ortalıkta bir oyuncak süpürge ile geziyor. Halinden çok memnun.Bir resim gönderiyorum ki göresin. Senin de bildiğin gibi yerden sadece yarım metre yükselebiliyor ama kediyi neredeyse öldürüyordu. Ve Petunia'nın bana Noel'de yolladığı berbat bir vazoyu kırdı (kötü oldu diyemem.)Tabi ki James çok komik olduğunu düşündü.Mükemmel bir Quidditch oyuncusu olacağını söylüyor.Ancak başladığında bütün süs eşyalarını kaldırıp onu izlememiz gerekti.

Çok sade bir doğum günü çayı yaptık. Sadece biz ve bize hep yardımcı olan Harry'in üzerine titreyen ihtiyar Bathilda.. Gelemediğin için çok üzüldük. Ancak yoldaşlık önce gelir! Ve Harry doğum gününü bilmiyor, küçük. James buraya tıkıldığı için sinirli. Çaktırmamaya çalışıyor, ama ben anlayabiliyorum.- Üstelik görünmezlik pelerini hala Dumbledore'da. Yani küçük çaplı gezintiler de yapamıyor.Eğer misafirliğe gelseydin bu onu çok mutlu ederdi. Kılkuyruk da geçen hafta sonu buradaydı. Sanki biraz üzgündü. Ancak sanırım McKinnons'lar hakkındaki haberdendir. Duyduğum akşam sürekli ağladım.

Bathilda bir çok gün geliyor. Dumbledore hakkında etkileyici hikayeleri olan etkiliyici bir yaşlı. Eğer bilseydi acaba sevinir miydi? Bilmiyorum. Çünkü çok ilginç geliyor Dumbledore'un bir zamanlar Grindelwald ile arkadaş olduğuna inanmak. ******

Sevgilerle Lily
Çeviremedim o kısmı **** dedim. Kusura bakmayın.
 Okuldayken James'in beraber takıldığı 4 kişilik arkadaş grubu "Çapulcular"ın üyelerinden Peter Pettigrew  sır tutuculuğunu bozması üzerine gafil avlanan Lily, James öldükten sonra yanlış hatırlamıyorsam asasız olarak veya asasını eline almadan ve hatta belki kendisinin bile farkında olmadan yaptığı bir koruma büyüsüyle Harry'i koruyarak öldü.

Edit: LV says; "Onu oyalamak? Elinde bir asası bile yokken. Laneti...." Bu yüzden sanırım Lily asasızdı. Burada bahsettiği James'di ama yine şöyle bir cümle vardı: "ne kadar aptaldılar, ne kadar itimat sahibi, güvenliklerinin dostlarına bağlı olduğunu, silahların bir an için bile olsa bırakılabileceğini düşünüyorlardı..." burada ise çoğunluk belirtiyor.. Yani asasız bir şekilde (ki bu imkansız.) veya asası elinde değilken (sessiz büyüyü yapamayacak kadar büyük bir şok yaşıyordu.) yani büyük bir oranla farkında bile olmadan sadece sevgiden yapılmış bir kalkandı bu.

Sirius Black, The Last son of Blacks (Ben uydurdum.)

Ölmeden önce hayatta olan tek Black'ti Sirius sadece hiçbir şey uğruna gitti. En kısa sürede Sir Nicholas'ın onun ölümünü de paylaşacağından eminim. O konuda da ağlayanlar olacağından da eminim. 

Sirius diğer Black'lerden farklı olarak bir Gryffindor'du bu onun hayatında çok önemli değişiklikler olmasına neden oldu. En başta sevgili dostu James Potter olmak üzere... Sirius Hogwarts Express'de tanıştığı en az kendisi kadar asil bir çocuk olan James ile hep iyi geçindi. Ancak trendeyken  küçük bir endişeleri oldu:
Slytherin-Gryffindor rekabeti.. Her ne kadar trende iyi anlaşıp küçük Sümsükus'u alt ettilerse de kafalarında bu endişenin olduğundan eminim aslında Sirius'un bir cümlesi var:
"Belki ben bu geleneği bozarım." bu Sirius'un o kadar da endişeli olmadığını gösteriyor.. Ancak seçmen şapkaya kadar hiç bir şey belli olmaz.. Sirius bilinen ilk ve tek Gryffindor'lu Black olarak Lily ve James ile birlikte Gryffindor masasına geçtiler. . Yine Gryffindor masasına gelen pejmürde bir görüntüye sahip olan Remus Lupin ve asillerle arkadaş olacağı için çok mutlu olan Peter Pettigrew ile kendilerinin çapulcular dediği grubu kurdular.
Çapulcular dönemin en şımarık öğrenci gruplarından birisi olduğunu bildiğimiz gruptur.. Hatta Hogwarts'ta geceleri rahat  rahat gezmek ve onlara yaklaşan insanları görebilmek için Çapulcu Haritası dedikleri haritaları vardır. Harita Severus Snape'e geçtiğinde okuyabildiği şey şudur:
Mösyöler Aylak,Kılkuyruk,Patiayak ve Çatalak saygılarla sunar.. Çapulcu haritası...

Mr. Aylak Prosesör Snape'e saygılarını sunarlar ve.. Anormal derecede büyük burnunu başkaların işine sokmasını rica ederler..


Mr. Çatalak, Mr. Aylak'a katılmakla kalmayıp, Profesör Snape'in çirkin bir rezil olduğunu eklemek ister.

Mr. Patiayak böyle bir budalanın Profesör olabilmesine nasıl hayret ettiğini belirtmek ister.

Mr. Kılkuyruk, Profesör Snape'e iyi günler diler ve saçını yıkamasını salık verir, pis herif.

Elimizde çapulcuların çok büyük bir bilgisi yok sadece hepsinin birer hayvana dönüşebildiğini biliyoruz. İsimlerini de buradan alıyorlar.
Aylak: Ayda bir kurtadama dönüştüğü için bu isimi almış.
Kılkuyruk: İncecik bir kuyruğu olan bir fareye dönüştüğü için bu ismi almış.
Patiayak: Köpeklerin ayaklarına pati dendiği için bu ayağın verildiğini düşünüyorum ama ingilizcede illa farklı bir anlamı olacaktır..
Çatalak: Çatal boynuzlu bir geyik olduğu için bu adı alıyor.

Sirius, Çatalak ile birlikte grubun lideri gibiydi.. Bir gün Sirius'un sıkıldığını ilan etmesiyle James'in bu değerli arkadaşının önemli isteği (!) üzerine Sümsükus'un canına okuduğunu biliyoruz. Ayrıca çok şakacı birisi olan Sirius yineSümsükus'u öldürürken son anda Çatalak'ın kurtarması üzerine katil olmaktan kurtulmuştur diyebiliriz. (Bu yazı beklensin diye James Potter yazıma koymadım.)

Sirius, James ile okuldan sonra da arkadaş olmuştur hatta sanıyorum ki nikah şahidi olmayı denemiş/olmuştur. Ama nikah şahidi olmak fazla bir şeyi değiştirmiyor.. Keşke Fidelius büyüsünün sır tutucusu olmayı reddetmeseydi de asla James&Lily ölmeseydi.. (Severus da belki çaktırmadan Lily ile konuşurdu.) Ama Fidelius büyüsünden korktu ve sır tutucu olarak Peter'i önerdi.. Peter ise sır tutucu olmaya layık değildi. Potter'ların yerini LV'ye söyleyerek hem adresi verdi. Hem de Fidelius büyüsünü bozmuş oldu. James ve Lily'in öldüğü haberini alan Sirius olayı hemen kavradı. Ve Pettigrew'in peşine düştü. Pettigrew kolay kolay yapamayacağı bir şeyi yaptı ve Sirius'u alt etti. Sokağı patlattı ve her şeyi Sirius'a yükleyebilmek için zekice bir karar aldı ve parmağını kesti. Sirius sanırım olayın şokunu atamadığından sanırım patlama sırasında yaralandığından ya da akıl edemediğinden ve ya da kaçamadığından yakalanıp Azkaban'a atıldı. Sirius oradaki 13 yılında nedense asla psikolojik hasar almadı benim konuyla ilgili üç görüşüm var:
1- Sirius bir animagus olduğundan oradaki Ruh Emiciler tarafından fark edilmedi.
2- Sirius bir animagus olarak dolaştığından Ruh Emiciler onun ruhunu emmedi/ememedi ("Bir köpeğin mutlu anısı mı olur?" görüşü)
3- üçüncü görüşüm ki en sevdiğimdir bu. Sirius Azkaban'da kaldığı 13 yıl boyunca sürekli kin,nefret ve intikam duygularıyla yaşadığı için asla mutlu anılarını yüz önüne vuramadı.

Sirius bir gün eline geçirdiği bir gazete de Arthur Weasley'in oğlunun fare niyetine Pettigrew'i beslediğini farkeder. Ve hiç zaman kaybetmeden onun peşine düşer. Hogwarts'a giderken umutludur çünkü vaftiz oğlu Harry'i de görecektir. Hatta Sirius işi abartıp Harry'i Quidditch oynarken izleme kararı alır.. Bugün Harry korkudan/Ruh emici saldırısından dolayı yere düştüğü gündür.

Sirius,Neville'in notlarını alarak içeri girer ancak Harry yerine Ron'a (fareye) saldırması dikkatlerden kaçmaz.. Sonunda Harry ile karşılaşır ve Harry'e olanları anlatır. O sırada Remus kurtadama dönüşür; ve Pettigrew kaçar. Harry'in de Pettigrew'in kaçmasında payı vardır.

Sirius hala aklanmamıştır ancak evini boş olarak düşündükleri için ve aynı zamanda Dumbledore tarafından da korunduğu için Grimmauld Meydanı 12 numarada kalır. Biz onun ertesi yıl (AK) Üç Büyücü turnuvasında Harry'e yardım ettiğini biliyoruz.(Tabi Harry tam anlayamamıştı.)
Ve sonunda Harry'in, Hogwarts'taki 5. yılında; Azkaban'dan kaçışın 2. yılında (ZAY) LV'in Harry'in zihnine girebildiğini farketmesi ve oraya sahte bir imge yerleştirmesi üzerine bakanlığa giden Harry'i kurtarmaya giden Sirius kuzeni olan Bellatrix Lestrange tarafından Kedavra Laneti ile öldürülmüştür. 

Paylaşmamı istediğiniz kimse varsa yazın :)





NOT: Yazılar benimdir. Daha önce ProSensinO nicki altında Sihirbakanligi.net adı altında bir forumda paylaşmıştım. Kesinlikle alıntı değildir. El emeği göz nurudur.

Sirius Black, The Last son of Blacks (Ben uydurdum.)

Ölmeden önce hayatta olan tek Black'ti Sirius sadece hiçbir şey uğruna gitti. En kısa sürede Sir Nicholas'ın onun ölümünü de paylaşacağından eminim. O konuda da ağlayanlar olacağından da eminim. 

Sirius diğer Black'lerden farklı olarak bir Gryffindor'du bu onun hayatında çok önemli değişiklikler olmasına neden oldu. En başta sevgili dostu James Potter olmak üzere... Sirius Hogwarts Express'de tanıştığı en az kendisi kadar asil bir çocuk olan James ile hep iyi geçindi. Ancak trendeyken  küçük bir endişeleri oldu:
Slytherin-Gryffindor rekabeti.. Her ne kadar trende iyi anlaşıp küçük Sümsükus'u alt ettilerse de kafalarında bu endişenin olduğundan eminim aslında Sirius'un bir cümlesi var:
"Belki ben bu geleneği bozarım." bu Sirius'un o kadar da endişeli olmadığını gösteriyor.. Ancak seçmen şapkaya kadar hiç bir şey belli olmaz.. Sirius bilinen ilk ve tek Gryffindor'lu Black olarak Lily ve James ile birlikte Gryffindor masasına geçtiler. . Yine Gryffindor masasına gelen pejmürde bir görüntüye sahip olan Remus Lupin ve asillerle arkadaş olacağı için çok mutlu olan Peter Pettigrew ile kendilerinin çapulcular dediği grubu kurdular.
Çapulcular dönemin en şımarık öğrenci gruplarından birisi olduğunu bildiğimiz gruptur.. Hatta Hogwarts'ta geceleri rahat  rahat gezmek ve onlara yaklaşan insanları görebilmek için Çapulcu Haritası dedikleri haritaları vardır. Harita Severus Snape'e geçtiğinde okuyabildiği şey şudur:
Mösyöler Aylak,Kılkuyruk,Patiayak ve Çatalak saygılarla sunar.. Çapulcu haritası...

Mr. Aylak Prosesör Snape'e saygılarını sunarlar ve.. Anormal derecede büyük burnunu başkaların işine sokmasını rica ederler..


Mr. Çatalak, Mr. Aylak'a katılmakla kalmayıp, Profesör Snape'in çirkin bir rezil olduğunu eklemek ister.

Mr. Patiayak böyle bir budalanın Profesör olabilmesine nasıl hayret ettiğini belirtmek ister.

Mr. Kılkuyruk, Profesör Snape'e iyi günler diler ve saçını yıkamasını salık verir, pis herif.

Elimizde çapulcuların çok büyük bir bilgisi yok sadece hepsinin birer hayvana dönüşebildiğini biliyoruz. İsimlerini de buradan alıyorlar.
Aylak: Ayda bir kurtadama dönüştüğü için bu isimi almış.
Kılkuyruk: İncecik bir kuyruğu olan bir fareye dönüştüğü için bu ismi almış.
Patiayak: Köpeklerin ayaklarına pati dendiği için bu ayağın verildiğini düşünüyorum ama ingilizcede illa farklı bir anlamı olacaktır..
Çatalak: Çatal boynuzlu bir geyik olduğu için bu adı alıyor.

Sirius, Çatalak ile birlikte grubun lideri gibiydi.. Bir gün Sirius'un sıkıldığını ilan etmesiyle James'in bu değerli arkadaşının önemli isteği (!) üzerine Sümsükus'un canına okuduğunu biliyoruz. Ayrıca çok şakacı birisi olan Sirius yineSümsükus'u öldürürken son anda Çatalak'ın kurtarması üzerine katil olmaktan kurtulmuştur diyebiliriz. (Bu yazı beklensin diye James Potter yazıma koymadım.)

Sirius, James ile okuldan sonra da arkadaş olmuştur hatta sanıyorum ki nikah şahidi olmayı denemiş/olmuştur. Ama nikah şahidi olmak fazla bir şeyi değiştirmiyor.. Keşke Fidelius büyüsünün sır tutucusu olmayı reddetmeseydi de asla James&Lily ölmeseydi.. (Severus da belki çaktırmadan Lily ile konuşurdu.) Ama Fidelius büyüsünden korktu ve sır tutucu olarak Peter'i önerdi.. Peter ise sır tutucu olmaya layık değildi. Potter'ların yerini LV'ye söyleyerek hem adresi verdi. Hem de Fidelius büyüsünü bozmuş oldu. James ve Lily'in öldüğü haberini alan Sirius olayı hemen kavradı. Ve Pettigrew'in peşine düştü. Pettigrew kolay kolay yapamayacağı bir şeyi yaptı ve Sirius'u alt etti. Sokağı patlattı ve her şeyi Sirius'a yükleyebilmek için zekice bir karar aldı ve parmağını kesti. Sirius sanırım olayın şokunu atamadığından sanırım patlama sırasında yaralandığından ya da akıl edemediğinden ve ya da kaçamadığından yakalanıp Azkaban'a atıldı. Sirius oradaki 13 yılında nedense asla psikolojik hasar almadı benim konuyla ilgili üç görüşüm var:
1- Sirius bir animagus olduğundan oradaki Ruh Emiciler tarafından fark edilmedi.
2- Sirius bir animagus olarak dolaştığından Ruh Emiciler onun ruhunu emmedi/ememedi ("Bir köpeğin mutlu anısı mı olur?" görüşü)
3- üçüncü görüşüm ki en sevdiğimdir bu. Sirius Azkaban'da kaldığı 13 yıl boyunca sürekli kin,nefret ve intikam duygularıyla yaşadığı için asla mutlu anılarını yüz önüne vuramadı.

Sirius bir gün eline geçirdiği bir gazete de Arthur Weasley'in oğlunun fare niyetine Pettigrew'i beslediğini farkeder. Ve hiç zaman kaybetmeden onun peşine düşer. Hogwarts'a giderken umutludur çünkü vaftiz oğlu Harry'i de görecektir. Hatta Sirius işi abartıp Harry'i Quidditch oynarken izleme kararı alır.. Bugün Harry korkudan/Ruh emici saldırısından dolayı yere düştüğü gündür.

Sirius,Neville'in notlarını alarak içeri girer ancak Harry yerine Ron'a (fareye) saldırması dikkatlerden kaçmaz.. Sonunda Harry ile karşılaşır ve Harry'e olanları anlatır. O sırada Remus kurtadama dönüşür; ve Pettigrew kaçar. Harry'in de Pettigrew'in kaçmasında payı vardır.

Sirius hala aklanmamıştır ancak evini boş olarak düşündükleri için ve aynı zamanda Dumbledore tarafından da korunduğu için Grimmauld Meydanı 12 numarada kalır. Biz onun ertesi yıl (AK) Üç Büyücü turnuvasında Harry'e yardım ettiğini biliyoruz.(Tabi Harry tam anlayamamıştı.)
Ve sonunda Harry'in, Hogwarts'taki 5. yılında; Azkaban'dan kaçışın 2. yılında (ZAY) LV'in Harry'in zihnine girebildiğini farketmesi ve oraya sahte bir imge yerleştirmesi üzerine bakanlığa giden Harry'i kurtarmaya giden Sirius kuzeni olan Bellatrix Lestrange tarafından Kedavra Laneti ile öldürülmüştür. 

Paylaşmamı istediğiniz kimse varsa yazın :)





NOT: Yazılar benimdir. Daha önce ProSensinO nicki altında Sihirbakanligi.net adı altında bir forumda paylaşmıştım. Kesinlikle alıntı değildir. El emeği göz nurudur.